Kaza ve Sonrası - Frida Kahlo

Kaza, 1926, Kâğıt üzerine karakalem, 20 x 27 cm, Collection of Juan Coronel, Cuernavaca, Meksika.

 

Frida Kahlo on sekiz yaşında onun için dönüm noktası olacak bir trafik kazası geçirdi.

 

1925’in 17 Eylül'ünde öğleden sonra sevgilisi Alejandro Gómez Arias'la şehir içi otobüslerden birine bindi. Xochimilco'dan gelen bir tramvay Coyoacán'a giden bu otobüse tam ortasından çarptı. Çok kişinin hayatını kaybettiği kazanın sonucu Frida için oldukça ağır olacaktı.

 

Frida olayı şöyle hatırlıyordu:

 

"Benim gençliğimin otobüsleri hiç de güvenilir değildi; henüz yeni kullanıma girmişlerdi ve pek rağbet görüyorlardı; tramvaylar boşalmıştı. Alejandro Gómez Arias’la bindiğimiz otobüs Xochimilo hattının treni ile çarpıştı. Şiddetli değil, ağır ve yavaş bir çarpışmaydı bu. Önce başka bir otobüse binmiştik. Ama unuttuğum küçük şemsiyemi aramak için indik. Beni perişan edecek o ikinci otobüse böylece bindik. Kaza bir kavşakta oldu, San ]uan çarşısının karşısında, tam karşısında…

 

İnsanın çarpışmanın bilincinde olduğu bir yalan, ağladığı da öyle. Bende hiç gözyaşı yoktu. Çarpışma bizi öne fırlattı ve tırabzanlardan biri, bir kılıcın boğayı delip geçmesi gibi, beni delip geçti. Adamın biri benim çok kötü bir kanama geçirdiğimi gördü. Beni taşıdı ve Kızıl Haç gelene kadar bir bilardo masasına yatırdı."

 

Alejandro Gómez Arias ise kazayı şöyle anlatacaktı:

 

"İki vagonlu tramvay, otobüse yavaşça yaklaştı. Araca ortasından çarptı. Otobüsün garip bir esnekliği vardı. İyice büküldü ve bir süre kırılmadı. Her iki tarafında uzun sıralar olan bir otobüstü. Dizlerimin karşımda oturan kişinin dizlerine bir an için değdiğini hatırlıyorum, ben Frida'nın yanında oturuyordum. Otobüs azami esnekliğine ulaştığı anda çatlayarak binlerce parçaya ayrıldı ve tramvay ilerlemeye devam ederek bir sürü insanı ezdi.

 

Ben vagonun altında kaldım. Vagondan kopan demir çubuklardan biri Frida'nın kalça kemiği seviyesinde bir tarafından girip öbür tarafından çıktı. Ayağa kalkmayı başardığımda vagonun altından çıktım. Ufak ezikler dışında bir sıkıntım yoktu. Doğal olarak, ilk yaptığım şey Frida'yı aramak oldu.

 

Garip bir şey olmuştu. Frida tamamen çıplaktı. Çarpışma giysilerini sıyırıp atmıştı. Otobüstekilerden biri, muhtemelen bir badanacı, bir paket toz yaldız taşıyordu. Bu paket açılmış, içindeki toz da Frida'nın kanayan vücuduna dökülmüştü. İnsanlar onu gördüklerinde, 'La bailarina, la bailarina!’ diye bağırıyorlardı. Kırmızı, kanlı vücudu üzerindeki yaldızlar yüzünden onun bir dansçı olduğunu sanmışlardı.

 

Onu kaldırdığımda Frida’nın vücudunda bir demir parçası olduğunu fark ettim. Adamın biri, 'Onu çıkartmamız lazım?' dedi. Dizini Frida'nın gövdesine koydu ve 'Hadi çıkaralım' dedi. Adam demir parçasını çektiğinde Frida öyle yüksek çığlık attı ki, Kızıl Haç ambulansının sirenini bastırmıştı. Ambulans gelmeden önce, Frida'yı bir bilardo salonuna taşıdım. Kabanımı çıkarıp üzerine örttüm. Onun öleceğini düşünüyordum. Evet, kaza anında iki-üç sonradan da birkaç ölüm olmuştu.

 

Ambulans geldi ve Frida'yı birkaç blok ötedeki San Jeronimo Sokağındaki Kızıl Haç Hastanesi'ne götürdü. Frida'nın durumu öyle ağırdı ki, doktorlar ameliyat masasından kalkamayacağını düşünüyorlardı.

 

Frida ilk kez ameliyat oluyordu. İlk bir ay süresince, yaşayıp yaşamayacağı kesin değildi."

 

Frida Kızılhaç Hastanesi'nde hemen ameliyathaneye alındı. Durumu çok kötüydü. Köprücük kemiğinde, omurgalarında, kalça ve sağ bacağında kırıklar vardı. Sağ ayaktaki çıkık ve ezilme; sol omuzdaki çıkık; sol kalçadan girip vajinadan çıkan metal çubuğun açtığı derin yara Frida’nın kazadan ucuz kurtulduğunun acı kanıtları gibiydi.

 

Frida kazadan tam bir ay sonra 17 Ekim’de hastaneden çıkarıldı. Dokuz ay boyunca alçıdan bir korse giyecek ve en az iki ay yatalak olacaktı.

 

Alçı korseler içinde hareketsiz bir nekahat dönemi geçirdi. Üç ayda iyileşse de kazadan bir yıl sonra ağrıları tekrar arttı. Yerinden çıkan üç omurgası onu yine alçı korselere mahkum etti ve sağ ayağına da özel bir cihaz takıldı.

 

Ailesi Frida için bir yatak tasarladı. Tavandaki aynası ile bu sütunlu yatak Frida’nın yaşamında dönüm noktası olacaktı. Ayna yardımıyla resim yapmaya başladı. Resim Frida’nın acılarının ilacıydı bir nevi.

 

1927’de Frida az çok iyileşmiş durumdaydı. Amacı tıp okumak olan Frida derslerine etkin olarak devam edemese de okul arkadaşlarının arasına katılmıştı.

 

1929’da Meksika'nın en ünlü ressamlarından Diego Rivera ile evlilik yaptı. Üç hamilelik geçirse de bedeni doğum yapmasına izin vermeyecekti. Çocuk özlemiyle yaşayacaktı.

 

Frida kazanın yıldönümü 17 Ekim 1926'da olayı çizdi. Çarpışan iki araç, yere saçılmış yaralılar, Coyoacán evi yer alır betimlemede. Frida iki yerde görünür; bandajlara ve alçıyla sarılmış bir sedyede yatarken ve bir koca gözleriyle bakış atan bir çocuk başı olarak.

 

Frida bu kazanın resmini yapamamıştı. Yıllar sonra, yapmaya niyet ettiğini ama yapamadığını, çünkü bu kazanın onun için anlaşılabilir tek bir görüntüye indirgenemeyecek kadar karmaşık ve önemli olduğunu söylemişti.

 

Kazadan ölümüne dek yaklaşık otuz yıl boyunca hastalığa karşı tetikte bulunarak yaşayacaktı. Ömrü hastaneler ve doktorlarla geçecekti. Yirmiden fazla korse kullanmak zorunda kalacaktı.

 

Frida ömrü boyunca omurga ve sağ bacağında dinmeyen bir acıyla yaşayacaktı. Otuzdan fazla ameliyat masasına gidecekti. Altı yaşında geçirdiği çocuk felci nedeniyle sakat olan sağ bacağı 1954’te kangren yüzünden kesilecekti. Bütün bu olumsuzluklara rağmen Frida bir kuşakla tekerlekli sandalyeye bağlayıp resim sehpasında ve yatağında resim yapmaya devam edecekti.

 

Frida Kahlo tüm hastalıklara çalışma azmi ve arzuyla yaptığı resimlerle cevap vermiş ve kara bahtı onun büyük bir sanatçı olmasına köstek değil destek olmuştu. Bu kaza adeta kaderin bir cilvesi olmuştu onun için…

 

Yararlanılan Kaynaklar;

Jamis, R., (2016). Frida Kahlo: Aşk ve Acı, Onbirinci Basım, Everest Yayınları, İstanbul.

Herrera, H., (2003). Frida, Birinci Basım, Bilgi Yayınevi, Ankara.

Burrus, C., (2011). Frida Kahlo: Kendi Gerçeğimin Resmini Yapıyorum, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.